Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
TÜRKİYE'DE UYUŞTURUCU MADDE SORUNU VE GENÇLİK 2016

TÜRKİYE'DE UYUŞTURUCU MADDE SORUNU VE GENÇLİK 2016

TÜRKİYE’DE GENÇLİK VE UYUŞTURUCU MADDE SORUNU

TAKDİM 

İnsan hayatının önemli bir dönemi olan gençlik çağı; biyolojik, psikolojik, sosyolojik yönü ile insanın bedensel, ruhsal, sosyal, ahlaki gelişmesinde ve kişiliğinin oluşmasında hassas bir dönemi kapsamaktadır. Gençlik dönemi, bir yandan bunalımlar, çatışmalar,  yanılgılar,  tezatlar ve kararsızlıklarla gencin gerek kendisiyle gerekse çevresiyle çatışma dönemi iken; diğer yandan da, tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği,  kendini ispat ve kimliğini bulma çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu yüzden, toplumun içinde bulunduğu buhranlardan en fazla etkilenen kesim de yine gençlik kesimidir. 

Tarihimizin son 200 yıllık dönemi, gençliğin kişilik ve kimlik arayışının en yoğun ve en çalkantılı olduğu bir dönemdir. Bu çalkantıların şiddetini artırarak devam ettiği bir dönemde SEKAM’ın gençlikle ilgili yaptığı araştırma, gençlik üzerinde yapılan en son ve en kapsamlı olmasından dolayı önemlidir. 

Gençlik üzerinde değişik zamanlarda yapılmış bazı çalışmalardan da yararlanarak, gençliğin mevcut durumunu, istatistikî bilgilere girmeden, aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: 

•Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu kullanma eğiliminde artış, bunları meşru görmek. 
•Fuhşu, eşcinselliği, lezbiyenliği meşru görmek. 
•Şiddete eğilim göstermek. 
•Bilgisayar ve internet bağımlılığında artış. 
•Ferdileşmek, yalnızlaşmak, sanallaşmak. 
•İletişim kopukluğu sosyal bağlılık ve dayanışma ruhunun yok olması. 
•Davranış bozukluğu, psikolojik olarak gel git yaşamak. 
•Parçalanmış kimlik-kişilik, kendine belirlediği kimlikle, düşünce ve davranışlarının uyuşmaması, tezatlı davranış, şizofren/melez kimlik. 
•Din algısında zedelenme, laikleşme-sekülerleşme. 
•Toplumsal değerlere yabancılaşma, değer yargılarında zedelenme. 
•Kavramsal kargaşa, zihinsel kirlenme; din, laiklik-sekülerlik, ateizm, ahlâk, iffet, hayâ,  vefa, aile, mahremiyet,  nikâh, nikâhsız birliktelik, zina, eşcinsellik, aşk.
•Başkalarına karşı güven kaybı, kendisine karşı güvenme ile güvenmeme arasında gidip gelme (özgüven kaybı), 
•Kuşaklar arası çatışma ile oluşan güven bunalımı, 
•“Her şeyi bilir” psikolojisinde olmak. 
•Gelecek korkusu ve ülkeden göç etme isteği. 
•Kendini sorumlu hissetmemek; fakat başkalarını sorumlu tutmak. Sorumluluk ve yükümlülük duygusu ile alay etmek; çevresini, kendine karşı sorumlu saymak, 
•Birlikte yaşadıklarını kendine mecbur saymak, kendini kimseye karşı mecbur saymamak. 
•Kendini ifade edebilecek, meramını anlatabilecek tarzda lisâna hâkim olamamak. 
•Her şeye sahip olma hakkını kendinde görmek; “Buna hakkım var mı?” gibi bir soruyu sormamak. Köşe dönmeci zihniyet, maddiyatçılık eğilimi, 
•Sahip olduğu şeylerin kiymetini bilmemek ve umursamamak. 
•Sınırsız bir tüketici ve kullanıcı özelliği sergilemek, marka tutkusu, gösteriş. 
•Elde etmek istedikleri ile haklı olmak arasında bir ilişki kurmamak. Elde etmek istediklerinde kendini haklı saymak (emeğin, değer olarak önemini kaybetmesi), 
•Anormal giyim tarzı. 
•Aşırı uyku uyuma. 
•Erken ergenleşme.  
•Günlük ve anlık yaşamak, geleceğe yönelik plan yapmamak. 
•Bilgiye kendi çıkarı için ilgi duymak, bilgiyi paylaşmamak. 
•Genel olarak paylaşım duygusundan yoksunluk. 
•Rol modellerini, bilim adamları, düşünürler, din adamları ve siyasetçilerden seçme yerine, popüler ögelerden seçme.

Bütün bunlar, henüz sosyal bir problem boyutuna ulaşmamıştır. Hastalık, başlangıç aşamasındadır. Vakit varken, acilen tedbir alınması gerekmektedir.  
Gençliğimizin böyle bir değişim göstermesi normal midir? Gençlik, kendi kültür ve medeniyetinden, kendi değerlerinden niçin kopmakta ve yabancılaşmaktadır?  Niçin sanallaşmakta, ferdileşmektedir? Ailenin, kentleşme ve göç politikalarının, Türkiye’nin kültür ve medeniyet tercihinin, sistemin öngördüğü hayat tarzının, eğitim sisteminin, medyanın, toplumsal değerlerdeki çözülmenin bunda bir payı var mıdır? Bu ve buna benzer soruları sormak ve cevaplarını bulmak zorundayız. 

Gençlikle ilgili yapılmış çalışmalardan, devlet ricalinin değişik zamanlarda yaptığı açıklamalardan ve yayınlanmış anılardan yararlanarak, gençliği olumsuz olarak etkileyen faktörleri, aile içi ve aile dışı faktörler olarak iki sınıfta toplayabiliriz:

I-    Aile İçi Faktörler: 
•Aile ortamının etkisi. 
•Ailenin parçalanması/yıkılması. 
•Evin otelleşmesi. 
•Sorunların konuşulmaması. 
•Çocuklara ilgisizlik. 
•Aile içi yanlış eğitim. 
•Sevgi ve şefkat eksikliği. 
•Doğru iletişim kurulamaması. 
•Akraba çevresinin etkisi. 
•Cinsellik konusunda yanlış bilgilenme. 
•Ekonomik sıkıntılar. 
•Dinî eğitim yetersizliği. 
II-    Aile Dışı Faktörler 
•Küresel Güçlerin etkisi (Siyonizm, ABD, AB, yabancı istihbarat örgütleri…). 
•Uyuşturucu, Kumar ve Fuhuş mafyasının etkisi. 
•Bir kısım medyada yer alan diziler, filmler ve özel programların etkisi. 
•İnternet ve sosyal medyanın etkisi. 
•Feminist hareketlerin etkisi. 
•Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin etkisi. 
•Satanizmin etkisi. 
•Ateizmin etkisi. 
•Türkiye’nin yanlış kültür ve medeniyet tercihi: Seküler Batı kültür ve medeniyeti tercihi, •İki kültür ve medeniyet değerlerinin çatışması ile oluşan şizofreni. 
•Yanlış eğitim politikası. 
•Yanlış kentleşme politikası. 
•İşsizlik: iş bulamama korkusu. 
•Okuyamama korkusu.

Bu faktörlerin çatışmasının meydana getirdiği ortam, gençlikte kimlik ve kişilik krizine sebebiyet vermiştir. Araştırmada, gençliği bütün boyutları ile ele almış olmakla birlikte, özellikle değerler ve kimlik tanımlanması üzerinde özenle durulmuştur. 

Gençliğin kimliği, 3 ana grup çerçevesinde ele alınmıştır:
1. Grup: Modern, geleneğe bağlı, biraz modern-biraz geleneksel.
2.  Grup: Müslüman, İnsan, Türk, Kürt, Alevi, T.C. vatandaşı, diğer,
3. Grup: Müslüman, Dindar, İslâmcı, Muhafazakâr, Milliyetçi, Ülkücü, Liberal, Devrimci, Demokrat, Sosyalist, Atatürkçü, Komünist, Ateist, Kemalist, Laik, Sosyal Demokrat, Feminist, İlerici.

Hangi sınıflandırma olursa olsun, gençlerin, değerlerle ilgili sorulara verdikleri cevaplarla, seçtikleri, benimsedikleri kimlikleri arasında çok ciddi tutarsızlıklar olduğu görülmektedir. Gençlerin verdiği cevaplara bakıldığında, gençlerde çok ciddî kavram kargaşası olduğu, kavramların muhtevasının ne olduğunu bilmedikleri ve kavramların içini boşaltarak kullandıkları gerçeği ile karşılaşmaktayız. 

Yayınlanmış birçok eserde, Teorik olarak tanımlanan, öngörülen gençlikle, kendisini bu kimlikle tanımlayan, pratikte var olan, yaşayan gençlik arasında nasıl bir ilişki vardır? sorusu henüz araştırılmış değildir. Teorik olarak öngörülen nesille, pratikte var olan nesil arasındaki ilişki, ilk defa gençlik araştırmamızda, belli boyutları ile ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu açıdan, bu çalışma, özgün bir özelliğe sahip olup, birçok ezberi bozacak, gençlikle ilgili alışılagelen kalıpların kullanılmasının yanlışlığını ortaya çıkaracak ve bize yeni sorumluluklar yükleyecektir. Özet olarak ifade etmek istersek, Gençlik araştırmamızın önemi, gençlikle ilgili zarf ile mazrufun birbirini tutmadığı gerçeğini ortaya çıkarmasıdır. 

Gençlik dönemini;  biyolojik, psikolojik, ahlâkî ve sosyal açıdan gelgitlerle dolu bir arayış, bir değişim, gelişim, olgunlaşma, bir dünya görüşü, bir hayat felsefesi, bir değer sistemi arama, bir kimlik ve kişilik inşa etme dönemi olarak tanımlayabiliriz. Buna göre araştırma sonuçları, gençlerimize sağlam bir dünya görüşü, bir değer sistemi ve bir kimlik kazandıramadığımızı ortaya koymaktadır. Diğer araştırmalarda kısmen görülen bu olgu, çalışmamızda çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Nesil meselesi, bir kültür ve medeniyet davasıdır. Nesil, bir ülkenin, bir milletin ve bir devletin geleceğidir. Neslin kaybı; ülkenin, milletin ve devletin kaybı demektir. Bu sebeple nesil meselesi, sadece ailenin meselesi olmayıp, topyekûn bir milletin, siyasetin ve devletin meselesidir. Siyasetin, kısır meselelerle uğraşmaktan kurtulup, geleceğimiz olan neslin inşasına yönelmesi, şarttır, elzemdir ve zorunludur. Bu noktada siyasetin sorumluluğu büyüktür. 

Yeni neslin en temel özelliği, benmerkezci oluşu; en vazgeçilmez değeri ise, özgürlüktür. Sınırları çizilmemiş bir özgürlük anlayışının vücut verdiği, ortaya çıkardığı bir hayat tarzı modeli, tedbir alınmadığı takdirde, tüm değer sistemimizi tahrip edebilir. Bu nedenle gençlikle ilgili yaptığımız araştırmayı, daha özel meseleler, konular düzleminde ele alıp, tartışıp değerlendirmek, gençlik fotoğrafını daha derin katmanlarda ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak, çözüm bulma konusunda daha yararlı olacaktır. Bu amaçla gençlik ana raporumuzdan, “Üniversite Öğrencilerinin Hayat Tarzı ve Toplumsal Değerler” ile “Gençlik ve Güven”  adlı iki alt raporu, daha önce kamuoyuna sunmuştuk.  

Gençliğin uyuşturucu kullanmasında, iç ve dış etkenler olmak üzere iki ana faktör etkilidir. “Türkiye’de Gençlik ve Uyuşturucu Madde Sorunu” adlı bu alt raporda, sadece iç faktörler ele alınmış ve Türkiye’deki gençliğin uyuşturucu kullanmasının ana nedenleri ortaya çıkarma amaçlı olarak yapılmıştır. Batı dünyasında kangrenleşen ve gençliği tahrip eden “Uyuşturucu” meselesi, son yıllarda Türkiye’de de salgın bir hastalık hâli olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Bu nedenle gençlik araştırmamızda,  “Uyuşturucu Kullanma Konusunda Durumunuz Nedir?” sorusu, gençlere sorulmuştur. Gençliğin bu soruya verdiği cevaplar, farklı değişkenlere, farklı sorulara ve farklı hüküm cümlelerine verdikleri cevaplarla çapraz sorgulama yapılarak uyuşturucu kullanma konusu, özel olarak ele alınıp değerlendirilmiş; gençliğin bu konudaki düşüncesi, tutum ve tavrı ortaya konulmaya, şuuraltı okunmaya çalışılmıştır. Dokuz Bölümden oluşan çalışmanın her bir bölümünde uyuşturucu meselesi, bölüm kapsamına giren farklı değişkenlere, farklı sorulara ve farklı hüküm cümlelerine göre irdelenmiş ve tartışılmıştır. Her bir bölümle ilgili yapılan değerlendirmelerde, belli özel alanlarda özel çalışmaların yapılması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Bu çalışmada gençlerin(15-28 yaş grubu) uyuşturucu kullanmasına sebebiyet verebilecek olan iç faktörleri, ortaya çıkarabilmek için gençliğin şuur altı, çapraz sorgulamalarla okunmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, demografik değişkenlere, gençliğin sorunlarına, kişilik özelliklerine, kimliklerine, aile değerlerine, dini değerlere ve medyayı izleme durumuna bağlı olarak sorulmuş pek çok soruya, gençlerin verdiği cevaplar incelenmiş ve değerlendirilmiştir. 

Gençliğin uyuşturucu kullanmasında, kişilik özellikleri, aile yapısı, aile ortamı, arkadaş ortamı, internet, medya, gençliğin ve toplumun sorunları, aile ve dini değerler ile alınan eğitimin etkili olduğu görülmektedir. İç faktörlerden en önemli unsur, aile yapısı ve alınan eğitimdir. 

Türkiye’de, Batı kültür ve medeniyet değerleri ile İslam kültür ve medeniyet değerlerinin harmanlanmasından ortaya çıkan melez değer sisteminin neden olduğu sosyal bir şizofreni yaşanmaktadır. Bu sosyal şizofreni, toplumun her kesiminde ve her kurumunda etkisini hissettirmektedir. Bundan da en çok nasibini alanlar, çocuklarla gençlerdir. Türkiye, melez değer sisteminin neden olduğu bu sosyal şizofreniyi ortadan kaldırmak zorundadır. 

Sosyal şizofreni, hem dini hem de ahlakı değerlerde çözülmeye neden olmaktadır. Toplumun dini ve ahlakı değerlerinde meydana gelen çözülme, koruyuculuk görevini engellemektedir. Olayın bu boyutunun ayrıca araştırılması lazımdır. 

Uyuşturucuya karşı verilecek bir mücadele için genel olarak tüm eğitim sistemi muhteva ve kurumları ile özel olarak da, dini eğitim sistemi muhteva ve kurumları ile yeniden yapılandırılmalıdır.

Unutulmaması gereken diğer önemli nokta, uyuşturucu kullanımının yabancı istihbaratlar ve uyuşturucu mafyası tarafından, dış faktörler,  özellikle teşvik edilip organize edildiğidir. Yabancı istihbaratların Türkiye’deki gençlik üzerinde “biyolojik savaş” uyguladıklarını, bonzai modeli, söylemek bir abartı olarak görülmemelidir.  Bunlara karşı verilecek savaşı kazanabilmek için topyekûn bir seferberlik ilan edilmelidir. 

Bu eserin, ana çalışmanın özel bir hali olduğu dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Gençliğin şuuraltının okunması, ana hedef olarak seçilmiştir. Çok ilginç ve şaşırtıcı durumlar tespit edilmiştir. Ulaşılan sonuçlar, bu alanda, daha geniş ve ayrıntılı çalışmaların yapılmasının zaruret olduğunu ortaya koymaktadır. 

Bu çalışmanın, bu alanda çalışmak isteyenler için yol gösterici ve yardımcı olacağı kanaatindeyiz. Bu çalışmayı gerçekleştiren araştırmacılara, Yüksek Lisans Tezinin ikinci bölümünü alıp kullanmamıza müsaade eden Ömer Faruk Selan’e, çalışmaya maddi ve manevi destek veren Araştırma Kültür Vakfı Yöneticilerine, Genç Öncüler Derneği Yöneticilerine ve kitap haline getirilmesine katkıda bulunan Araştırma Kültür Vakfı Genel Müdürü Aşkın Özcan’a ve emeği geçen bütün kardeşlerimize teşekkürü borç biliriz. 

Prof. Dr. Burhanettin CAN 
SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı